Müze denildiğinde aklımıza bir toplumun kültürel birikimi gelir. O toplumun sanat eserleri, kıyafetleri, yaşayış tarzları hakkında bilgi veren kalıntılar… Müzeler, yaşayamadığımız tarihi bize yaşatmaya çalışır, azda olsa… Bu nedenle tarih bilimi farklıdır diğer bilimlerden. Bir deneyi birkaç kez yapar ve inceleriz; ama tarihi bir laboratuvar ortamında inceleyemediğimiz gibi tekrar yaşayamayız da. Geçmişte kalmıştır, artık çok uzaktır. Tarihimizi hiçbir zaman tekrar yaşayamayız; fakat yaşatmak, onu korumak elimizdedir. Bir toplumu var eden tarihi, kültürü, dili ve sanatıdır çünkü. Bu unsurlar o toplumun zenginliğinin göstergesi, gelecek nesillere bırakacağı mirasıdır aynı zamanda. İnsanlık var olduğundan beri merak duyar her şeye, o yüzden gelişmeler yaşanmıştır ya zaten. Araştırır, sorar, bir şeyler icat eder yani düşünen bir varlıktır insan… Sadece gördüğü dağı değil; arkasını da keşfetmek ister. Ondan değil midir yaşanan baş döndürücü gelişmeler. Zaman içinde ihtiyaçları doğrultusunda tekerleği icat eder, ateşi bulur. Göçebe hayattan yerleşik yaşama geçer. Toprağa bağlanır, vatanı, yurdu bilir onu… Toprağın doğaya nasıl hayat verdiğini görür ve onunla bütünleşir, bir olur adeta. Ekmeğini topraktan çıkarmaya başlar, alın teri döker, emek verir. Sofrasının vazgeçilmezi olan ekmeği için. Yeri geldiğinde savaşır, kanını, canını koyar ortaya; ama vatanı bildiği toprağını vermez asla. Hep üretir insan, gelecek nesillere bir şeyler öğretmek, miras bırakmak için. İşte bu tarihsel süreçte yaşanan gelişimleri bize en iyi müzeler anlatır, merakımızı giderir. Müzenin kabaca tanımını yapmak gerekirse sanat, bilim, tarih ve kültürle ilgili eserlerin halka sunulmak amacıyla bir arada toplandığı yer diyebiliriz. Ayrıca, etkin katılım ve kalıcı öğrenmeyi sağlayan eğitim kurumları özelliğini de taşır. Ülkemizde müzecilik kültürü 19 yy.’da başlamış, günümüze kadar gelişerek gelmiştir. Tarihi gözler önüne seren, hissetmemizi ve azda olsa yaşamamızı sağlayan müzeler, gelecek nesiller için de büyük değer taşır. Çünkü yaşanan zorlukları, savaşları ve gelişmeleri en iyi şekilde aktarır. Müzenin öğretici rolünü iyi kavrayan “Ankara Halk Ekmek”, ekmeğin, geçmişten bugüne yaşadığı serüvenini fabrika içinde kurduğu “Ekmek Müzesi” ile anlatmayı düşünmüş. Fabrikaya yapılan ziyaretlerde sürekli olarak ekmeğin geçmişte nasıl yapıldığına dair sorulan sorular, bu fikrin gelişmesini tetiklemiş. Uzun uğraşlar sonucu “Ekmek Müzesi” kurulmuş. Asırlık aletlere yer verilen müzede ekmeğin serüveni, toprağın buğdaya can vermesi ile başlar. Yetişen buğdaylar öğütülür, un elde edilir. Elde edilen unun nasıl ekmek hâline geldiği, ekmeğin yapılışı, pişirilişi ve sofraya gelişi, Anadolu ezgileri ile renklendirilerek aktarılmış; ziyaretçilerin günümüzde ekmek üretiminde gelinen noktayı kavramaları sağlanmıştır. “Ankara Halk Ekmek” tarafından gerçekleştirilen bu çalışma, ziyaretçilere ekmek ve ekmek kültürü, yaşanan teknolojik gelişmeler hakkında bilgi vermesinin yanı sıra, gelecek nesillere aktarılacak bir miras olması yönünden de ayrı bir önem taşır. Sadece görsel öğelerden oluşan ve insanlara bir şey öğretmeyi amaçlayan bir özellik taşımanın ötesinde müzeler, geçmişteki kültürümüzü, yaşayışımızı, değerlerimizi de gelecek nesillere aktarmamızı sağlar. Kültürel değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini hatırlatır bize. Bu nedenle müzelerin toplumda ayrı bir yeri vardır. Yaşayarak değil; kitaptan okuyarak öğrenmeye çalıştığımız tarihi, yaşamamıza ve hissetmemize yardımcı olur. İşte bu noktada “Ankara Halk Ekmek” tarafından hayata geçirilen müze, çok değerlidir, kültürel bir mirastır. Yeni nesle, geçmişteki teknolojiyi tanıtarak, günümüzde gelinen noktayı kavratması açısından oldukça yararlı olacağı şimdiden kabul edilen ve önemli bir işlevi yerine getirecek Müze, Türkiye’de bir ilk olması açısından da ayrı bir özellik taşıyor. Müzede Tarla Sürümüyle ilgili olarak; Dizel, Dızgara, Karasaban, Pulluk, Hasat Zamanıyla ilgili; Düven, Tırmık, Sap Çekme aleti, Orak, Anadut, Yaba, Dirgen, Buğday Küreği, Tırpan, Çuval, Sepet, Kalbur, Kağnı, Yağ Saklama Kabı, Un Teknesi, Bakır Sini, Ekmek Selesi, Günlük Yaşamla ilgili olara; Bacalı Küp, Bakraç ve Saklama Kapları, Beze Teknesi, Buğday ve Un Deposu, Bulgur Kırma Merdanesi, Selektör, Çift Kulplu Testi, Çekiç Demiri ve Örs, Dibek, Dibek ve Tokmağı (taş), Dibek Topuzu (ahşap), Ekmek Sacı, Fırın Küreği, Gaz Lambası, Hakla, Hamur Açma Tahtası, Tekli Hamur Açma Tahtası, Ekmek Tekneleri, Havan, Kaşıklık, Kile, Kirman, Küp, Maşa ve Ateş Karıştırıcı, Sap Gerdirme Halkası, Sap Pençesi, Su Matarası, Süt Süzeği, Taş El Değirmeni, Yayık ve Yayık Yayma Sopası gibi malzemelerin birer örneği sergileniyor.

Üzgünüz. Müzeye ait kayıtlı mekan bulunmamaktadır.
Üzgünüz. Müzeye ait kayıtlı eser bulunmamaktadır.
Macunköy Mah. Anadolu Bulvarı No : 13 Gimat Ankara
03123973365-66-67


Müze Asist - Sesli Sanal Müze Rehberi

Müzeasist

Müzeasist mobile uygulumamızı AppStore veya Play Store dan indirebilirsiniz